ANKARA – Konya’nın Meram ilçesinde Dedeoğulları ailesinden 7 kişi, 30 Temmuz 2021’de katledildi. Keleş ve Çalık ailesi tarafından katliamdan evvel de ırkçı taarruza maruz kalan Yaşar Dedeoğulları, Serap Dedeoğulları, Serpil Dedeoğulları, Sibel Dedeoğulları, İpek Dedeoğulları, Metin Dedeoğulları ve Barış Dedeoğulları’nı katleden Mehmet Altun’un yargılanmasına 17 Kasım tarihinde Konya 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edilecek.
Dedeoğulları ailesine yönelik katliamdan önce düzenlenen saldırı davasına ilişkin ekim ayı sonunda verilen kararda, sanıklar Ali Keleş ve Lütfü Keleş tahliye edilip, diğer sanıklara haksız tahrik indirimi uygulandı. Dedeoğulları ailesinin avukatları 17 Kasım’daki katliam davasında da ‘indirim’ uygulanma ihtimali olduğunu belirterek söz konusu davanın karar duruşması olabileceğini ifade ediyor. Aile fertlerinin tamamını kaybettiği katliam günü, saldırıdan saatler önce evden çıktığı için ailenin hayatta kalan tek ferdi olan Çetin Dedeoğulları yaşadıklarını anlattı.
‘KEŞKE İKİ ÜÇ GÜN DAHA YANLARINDA KALABİLSEYDİM’
Ailesine yönelik katliamın “ırkçı saldırı” olduğunu, yargılama aşamasında taleplerinin kabul edilmediğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile görüşmesine rağmen sonuç alamadığını, ailesinin katledildiği evi ‘utanç müzesi’ne dönüştüreceğini ve adalet nöbetine başlayacağını söyleyen Çetin Dedeoğulları’nın sorularımıza cevapları şu formda oldu:
Siz katliamdan saatler öncesinde evdeydiniz. Katliamın akabinde neler yaşadınız?
Katliam günü ben trene binip Ankara’ya gittim. Ukrayna üzerinden İngiltere’ye geçecektim. Havalimanındayken haber geldi, geri döndüm. Katliamdan sonra üç ay boyunca kendimde değildim. Cenaze gününü dahi hatırlamıyorum. Kendimde değildim. Olaydan iki üç ay sonra kendime gelebildim. Dava ile ilgilenebilmek için kendimi toparlamam gerekiyordu. Kendime geldim fakat ne kadar yeterli olabilirsiniz ki? Sonuçta ailemden sekiz nüfusun yedisi katledilmiş. O gün ben de orada olabilirdim. Keşke orada olsaydım. Keşke iki üç gün daha yanlarında kalabilseydim. Kendimi suçluyorum.
‘GECE GÜNDÜZ KEŞKE DİYE DÜŞÜNÜYORUM’
Neden kendinizi suçluyorsunuz?
Ben orada olsaydım bu türlü olamayabilirdi. İmgeleri izlediniz mi? Benim kardeşlerimin öbür gidecek bir yeri yok. Vuruluyorlar, konutun kenarına gidiyorlar. Ben bu imajları iki buçuk ay sonra izleyebildim. Mahkeme kademeleri için Konya’ya gitmeye başladım. Gerilim bedenimde şeker hastalığını ve tansiyonu tetikledi. Gece gündüz keşke diye düşünüyorum.
‘IRKÇI BİR SALDIRI’
Saldırıyı gerçekleştiren aileyi tanıyor muydunuz? Evvelki süreçte yaşananlara dair neler biliyordunuz? Bu katliam, bir taraftan “iki aile arasında husumet” bir taraftan da “ırkçı saldırı^” olarak isimlendirildi.
Kesinlikle ırkçı bir atak. Beşerler durup dururken birine niçin saldırsın? Birebir dalda bile çalışmıyorlar. Tarla, bağ bahçe, hayvan işi de değil. Birbirlerinden büsbütün bağımsız iki mesken. Bizimkilerin meskeni köşe konut, sonra onların meskeni başlıyor. Bizimkilerin onlarla uzaktan yakından alakaları yok. Merhum babam kardeşlerime komşular rahatsız olmasın diye ‘sesinizi yavaşlatın’ diyen biriydi. Bunları düşünen bir insandı. Mutlaka ırkçı bir taarruz. Bu, katledilenlerin Kürt olmasından kaynaklı bir akındır. Bütün kardeşlerimin de merhum babamın da evvelki sözünde var. ‘Biz ülkücüyüz sizi burada yaşatmayacağız’ diye konuşmalar var.
‘ON SENE ÖNCESİNDEN BAŞLAYAN BİR IRKÇILIK VAR’
Siz İngiltere’de yaşıyorsunuz. Katliamdan evvel aileniz ile konuştuğunuzda bu duruma dair ne anlatıyorlardı?
Bir şey yoktu aslında. Kimse kimsenin etlisine sütlüsüne karışmıyordu. Evet tartışma olduğunu biliyordum. On sene öncesinden başlayan bir ırkçılık var. Komşu ırkçılığı vardı. Karakola taşınınca karakol da ırkçılık yapmış. Hengameden sonra ben oradaydım. Bizi tabire çağırıyorlar, baktık ki başka aile orada. Biz oturuyoruz, bakıyoruz ki iki dakika sonra onlar geliyor. Bizimkileri kabahat buldular.
‘KATİLİN VERDİĞİ İFADE, POLİSİN KATİLLE KONUŞMASININ KOPYASI’
Ailenize yönelik akının akabinde şu an tek tutuklu sanık olan Mehmet Altun bir mühlet yakalanamadı. Yakın devirde kaçak olduğu devirde Altun ile polisler ortasındaki konuşmalar ortaya çıktı. Bu tabirleri okuyunca ne hissettiniz?
Katilin verdiği söz, polisin katille konuşmasının kopyası. Katilin yakalandıktan sonraki birinci sözünü okuyorum ikisi de birebir şeyi söylüyor. Katilin ses kaydını da dinledim. Katilin aklına bu türlü bir savunma gelmiyor. Bunu aklına sokan polis. Polis, “Eve arayı bulmak için gittin değil mi” diye soruyor. Katil, “Evet arayı bulmak için gittim. Davadan vazgeçsinler diye” diyor. Güya koordineli çalışmışlar. Emin olun müthiş bir şey.
Yargılama etabında kamu vazifelilerinin sorumluluklarının da açığa çıkarılması gerektiğini tabir ettiniz. Bugüne kadar kamu vazifelisi rastgele bir sanık davaya eklenmedi.
Meram İlçe Emniyet Müdürü olan Mehmet Akbaba’yı arbede olayından sonra güya misyonunu düzgün yapmadığı için Karaman Emniyet Müdürlüğü’ne atadılar.
‘HİÇ YANIMIZDA OLDUKLARINI HİSSEDEMEDİK’
Katliamın akabinde iktidar kanadından başsağlığı bildirisi aldınız mı?
Evet AK Parti’den geldi. Konya milletvekillerinden bir iki tanesi daima yanımızda olduğunu belirtti ancak mahkemeye gelmediler. Gözlemci olarak gelmediler. AK Parti mahkemeye rastgele bir heyet de yollamadı. Daima yanımızda olduklarını söylediler ancak hiç yanımızda olduklarını hissedemedik.
‘AKLIMLA OYNUYORLAR’
Ailenize yönelik taarruz davasında geçtiğimiz hafta karar çıktı ve katliamı gerçekleştiren sanığın ailesinden şahıslara indirim uygulanarak cezalar verildi. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim aklımızla oynuyorlar. Benim hakikaten aklımla oynuyorlar. Mahkeme tüm taleplerimizi reddetti. Reddetmeyi boş verin, olay yeri inceleme raporları, tutanaklar var. İki tutanakta arbedenin 38 numaralı dairede olduğu söyleniyor. Mahkeme lideri bu raporları görmezden gelip olayın meskende değil bahçede olduğunu söyledi. O denli karar verdi. Ayşe Keleş ve Veli Keleş bu işi başından beri organize ettiler. Arbede olayı da dahil buna. Ayşe Keleş’in aldığı ceza 1 sene 1 ay. Onda da kararın açıklanması geriye bırakıldı. Kardeşi katil ve bunun pazarlığını yaptılar, organize ettiler. İki dava birbirinin birebiri aslında. Cezalar 5 yıl, 6 yıl ve haksız tahrik indiriminde bulunuldu. Olay dışarıda olduğu gerekçesiyle haneye tecavüz de yokmuş. Olay yeri inceleme raporlarını hiçe sayarak bu kararları verdiler. Bu kadarını beklemiyorduk.
‘TALEPLERİMİZİN YARISI YERİNE GELMEMİŞKEN DAVAYI BİTİRMEK İSTİYORLAR’
Saldırı davasında verilen karar katliam davasına dair de dertlerinizi artırdı mı? Katliam davasında da indirim uygulanabilir mi?
Benim dertlerim bütün duruşmalarda arttı. Cezasızlık siyasetini uygulayacaklarını biliyordum da bu kadar da değil diyordum. Mahkemelerde bu muhakkaktı. Savcıların davranışı, mahkeme liderinin davranışı, ‘Ceza vermeyelim de bir an önce bu dosyayı kapatalım’ istikametindeydi. Taleplerimizin daha yarısı yerine getirilmemişken davayı bitirmek istiyorlar. Ne olacaksa bu saatten sonra olsun. Yargıtay’a mı gidiyorsa nereye gitsin, biz sonrasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götüreceğiz. Alenen her şey ortada. Yapan ve yardım edenler belirli. Bu aile bu katili yolladı, bu katliamı gerçekleştirdiler ve hepsi kelam birliği ederek katliamı reddediyorlar. Bu olay organize gelişmiş bir olaydır lakin mahkeme bu türlü düşünmüyor. Farklı düşünmesinin nedeni de karşı ailenin Kürt olmasından kaynaklanıyor. Türk olsalardı bunu yapmazlardı emin olun.
‘ADALET NÖBETİ BAŞLATACAĞIM’
Cezasızlık siyasetiyle karşılaştığınızı tabir ettiniz. Şayet talebinizden farklı bir kararla karşılaşırsanız ne yapacaksınız?
Adalet nöbeti başlatacağım. Katliam konutunu birkaç hafta içerisinde utanç müzesine dönüştüreceğim. Dışını siyaha boyayacağım ve utanç müzesi yapacağım.
Urfa’daki Şenyaşar ailesi üzere mi?
Evet. Mahkemenin kararına nazaran kendim gelip adalet nöbeti başlatacağım. Tıpkı Şenyaşar ailesi üzere gece gündüz Konya Adliyesi’nin önünde bekleyeceğim. Araştırılsın. Bu evrakta 18 kişi yargılandı. Ben demiyorum ki hepsine de 7’şer sefer müebbet verilsin. Ancak hepsinin adam akıllı yargılanması gerekiyor. Kim hatalıysa birbirinden ayıralım. Hatalı olanlar cezasını çeksin. İftira atmıyorum. Bize verilen meczuplarda bu insanların yüzde 100 hatalı olduğu kanaatindeyiz fakat mahkeme yargılama evresinde bunları dikkate almıyor.
‘ÖYLE YA DA BÖYLE AİLEMİN HAKKINI ARAYACAĞIM’
Ben ailede kalan tek ferdim, bunların haklarını benden öteki kimse arayamaz. Adalet nöbeti ise adalet nöbeti, öteki bir şeyse diğer bir şey. Bundan daha fazla bana bir şey yapamazlar ki. Ne yapabilirler? Benim ailemi yok ettiler. 8 nüfustan 7’sini yok ettiler. Beni öldürmekten diğer bir dermanları yok. Ya hakikat düzgün yargılama yapacaklar ya da beni de öldürecekler. Ben bunu göze aldım. Ben ailemin hakkını yerde bırakmam, o denli ya da bu türlü ailemin hakkını arayacağım. Sonu nereye varırsa varsın sonuna kadar giderse gitsin. Ben bu olay araştırılsın diye iki gün boyunca Adalet Bakanlığı’nın önünde Bekir Bozdağ ile görüşebilmek için bekledim. Fakat bana randevu bile verilmedi. En son Konya’ya geldiğinde gittim ve görüşme sağladım.
‘EN TEPEYE KADAR ÇIKTIM, ONDAN ÖTESİ YOK’
Görüşmenin içeriği nasıldı?
Olayı anlattım. Araştırılacağını söylüyor. Ben Cumhurbaşkanı’nın yanına kadar çıktım. Türkiye’nin en zirvesindeki kişinin yanına kadar çıktım. Olayı biliyorlar. Bana bir hak vermelerini istemiyorum. Adalet istiyorum.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ne dedi?
Araştırılacağını ve hatalıların cezasını çekeceğini söyledi lakin bir şey yok. En doruğa kadar çıktım. Ondan ötesi yok. Ondan ötesi Allah. Öteki kimse yok. Sonraki gün müfettiş yolladılar ancak raporları bile elimize gelmedi.
